29 Ekim 2009 Perşembe

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun ...

Tatili iyi değerlendirin

Çocuklar bu 4 günlük tatilde deneme sınavına sıkı bir biçimde hazırlanmayı , bütün konuları tekrar etmeyi ve bol bol test çözmeyi Sakın unutmayın.
Ha unutmadan programımızda olan kitap okuma saatlerine uymayı da sakın unutmayın. Pazar günü bana gelecek öğrenciler size verdiğim coşku kaynakları getirmeyi unutmayın.

23 Ekim 2009 Cuma

DOMUZ GRİBİ'nden korunmak için basit fakat etkili önlemler.

Mikrobun vücuda giriş noktaları yalnızca burun delikleri, ağız ve boğaz yoluyla olmaktadır. Çok bulaşıcı bir yapıya sahip olmasından dolayı her türlü önleme karşı H1N1 virüsüyle temas etmekten kaçınmak veya korunmak imkânsızdır. H1N1 virüsüyle temas etmek virüsün vücutta çoğalması kadar önemli değildir.


Sağlığınız yerinde ve H1N1 hastalık belirtileri göstermiyorken virüsün vücutta üremesini, belirtilerin daha da şiddetlenmesini ve ikincil enfeksiyonların gelişmesini önlemek için dikkatimizi N95 veya tamiflu gibi ilaçları stoklamaya vermek yerine çoğu bildirgelerde bahsedilmeyen bazı çok basit önlemleri uygulayabiliriz.


1. Ellerin sıklıkla yıkanması ( Bütün bildirgelerde bahsedilmiştir)


2. “Hands-off-the-face” “Ellerinizle yüzünüze dokunmayın” yaklaşımı. Yemek, banyo ve yara bakımı gibi zorunluluklar dışında yüzünüzün herhangi bir yerine dokunmaktan kaçınınız.


3. Ilık tuzlu suyla günde iki kere gargara yapınız( tuza güvenmiyorsanız listerin kullanınız). H1N1 ‘in boğaz ve burun boşluklarında çoğalıp enfeksiyona sebep olarak karakteristik belirtileri göstermesi için 2 -3 güne ihtiyacı vardır.


Sağlıklı bir kişinin ılık, tuzlu suyla gargara yapmasının etkisi hastalığa yakalanmış olan bir kişinin tamiflu kullanması ile aynıdır. Bu basit ucuz fakat güçlü önleyici yöntemi küçümsemeyiniz.


4. Yukarıdaki 3. Önleme benzer olarak; Burnunuzun içini en az günde bir kere ılık tuzlu suyla temizleyiniz. *Günde bir kere burnunuzu sümkürün ve sonra ılık tuzlu suya batırılmış pamuk tamponlarla silerek temizleyiniz. Bu yolla burnunuzda bulunak virüs sayısını etkili bir şekilde azaltmış olursunuz.


5. Narenciye suları gibi C vitamin bakımından zengin olan yiyecekler kullanarak doğal bağışıklığınızı güçlendiriniz. Eğer ilave olarak C vitamin kullanmak zorunda iseniz emilimi artırmak için mutlaka Çinko ile birlikte alınız.


6. Bitkisel çaylar, çay, kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden içebildiğiniz kadar çok içiniz. * Sıcak içecekler içmek gargara yapmakla aynı etkiye sahiptir fakat ters yöne doğru. Sıcak içecekler virüsleri yaşamaları mümkün olmayan ortama sahip olan mideye doğru yıkayarak götürürler. H1 N1 virüsü mide’de çoğalamaz, herhangi bir zarar veremez ve hayatiyetını devam ettiremez.

22 Ekim 2009 Perşembe

İngilizce ders 1 Am-is-are

21 Ekim 2009 Çarşamba

Biz...

6/A 'dan İstiklal Marşımız

Doğal hallerimizden birkaç kare

21 Ekim 2009 çarşamba günü teneffüste kapıda onları izleyen öğretmenleri -yani ben- tarafından teneffüste habersizce çekilen  sınıf başkanı Oğuz' la birlikte sınıfın test çözdüğü doğal hallerinden birkaç kare... Burda da yayınlayalım di mi çocuklar ...

Bu hallerinize bayılıyorum bilin :D :D 




15 Ekim 2009 Perşembe

DERS NASIL ÇALIŞILIR???

Çalışma sürenizi iyi şekilde planlayın 
İki sözel veya iki sayısal dersi peşpeşe çalışmayın 
Bir sözel ve bir sayısal ders çalışın 
Okuma gerektiren dersleri önce çalışın 
Böylece zihniniz fazla yorulmadan konuları daha iyi anlarsınız. 
Sevmediğiniz dersleri önce çalışmaya başlayın.böylece daha iyi anlarsınız. 

KONULARI NASIL OKUMALIYIM?
Konuyu kendi içinde uygun parçalara bölün. 
Ana hatlarını özet çıkarın. 
Size konuyu hatırlatacak cümleleri belirleyin. 
ASLA EZBER YAPMAYIN..... 

NASIL ÇALIŞALIM?
Konuları parçalara bölün. 
30 dakika ders çalışın 10 dakika ara verin. 
Günde 3-4 saat ders çalışın 
Sözel dersleri çalışırken mutlaka özet çıkarın 
Kendinize sorular çıkarın 
Asla ezber yapmayın,anlayın. 
Ders çalışırken yorulduysak ne yapalım?
Kalkın ve hareket edin 
Dışarı çıkıp temiz hava alın 
Müzik dinleyin 
Tv izleyin 
Bütün bunlar 10 dakikayı geçmesin.... 

TEKRAR YAPMAK
Okuldan gelince o günkü işlenen konuları mutlaka tekrar edin 
Her hafta sonu o hafta işlenen dersleri tekrar edin 
Her ay konuları tekrar edin 
Her konuyla ilgili mutlaka test çözün. 

SAYISAL DERSLERİ ÇALIŞMA
Okuyarak ders çalışmayın 
Önce o konuyu iyice tekrar edin.daha sonra..... 
Mutlaka soru çözerek çalışın 
Bir konuyla ilgili çok soru çözün 
Soru çözmezseniz öğrendim sanırsınız fakat gerçekten öğrenemezsiniz. 

SORU ÇÖZME TEKNİKLERİ 
 * Bilmediğiniz konular hakkında soru çözmeyin  
 * Kaliteli ve uygun sorular çözün.
 * Her gün belirli miktarda soru çözün.
 * Unutmayın soruyu anlamak çözümün %75’idir. 
 * Sorulardaki kalın yazılmış, olumsuz, ve parantez içindeki ifadelere dikkat edin.

  * Bir dersin testini bir oturuşta çözün ,yarım bırakmayın.

ÇÖZEMEDİĞİNİZ SORUNUN ÇÖZÜMÜNÜ ÖĞRENİN...

14 Ekim 2009 Çarşamba

ÖSS ve SBS İçin Etkili Çalışma Programı

YAZININ TAMAMINI MUTLAKA OKUYUN ÇOCUKLAR.

Uzun yıllardır, sınavlara hazırlanan binlerce öğrenciye danışmanlık yapan biri olarak hangi sınavın (ÖSS, SBS, TUS) hazırlık süreci olursa olsun ilk yaptığımız çalışma, etkili bir ders çalışma programı hazırlamaktır. Çünkü bu program, hedefimize doğru ilerliyor muyuz yoksa ondan uzaklaşıyor muyuz, ne kadar çalışıp çalışmadığınızı gösteren gerçekçi bir cetveldir.

Programınız yoksa her zaman streste olursunuz, belli bir zaman sonra her konu üzerinize gelir ve ciddi bir panikleme durumu yaşarsınız.

Bu durumlara yüzlerce defa şahit olmuş biri olarak, önümüzde 8.5 ay gibi harika bir zaman kala, sizlere şampiyonların başarılarının en büyük sırrı olan çalışma programlarını aktarmak istiyorum.

Unutmayın: Birisi bir işi başarıyorsa siz de başarabilirsiniz. Önemli olan nasıl yaptığıdır.

İşte şampiyonların nasıl başardıklarının sırları?.

Ertesi gün göreceğin konulara genel olarak göz at.



Öğrenmeyi harekete geçiren duygu meraktır. Merak duygusu ile öğrenme hem zevkli hem de çok kalıcıdır.

Merak, aynı zamanda dikkati bir noktaya odaklamayı sağlar. Bu çalışma, sadece "hangi konuları göreceğim? diye bir göz atma işlemidir.

Detaylı bir çalışma değildir. Bu çalışmanın amacı işlenecek konular hakkında genel bir resme sahip olmaktır.

Etkin dinle: Dersi derste hallet

Etkin dinlemek demek, konsantre olarak dinlemek demektir.

Derse güçlü bir şekilde odaklanmak için aşağıdaki pratik önerileri uygulayın.

a- Ders esnasında önemli yerlerin altını renkli kalemlerle çizin. En önemli bilgileri not edin. Not almak zihnin dağılmasını önler.

b- Sırada dik oturun ve öğretmen ile göz teması kurun.

Önce o gün gördüğünüz konuları tekrar edin

Eve gidince önce dinlenin. Dinlenmeden yapılan çalışmalarda sık sık konudan kopmalar meydana gelir.

Hangi saatler arasında çalışacağınızı ve neler yapacağınızı belirleyin.

İlk önce o gün öğrendiğiniz derslerin tekrarını yapın. Günlük tekrar yoksa başarı da yoktur.

Tekrarları yaparken önemli yerlerin altını çizin, çok önemli bilgileri, anahtar kelimeleri maddeler halinde kısaca bir çalışma kağıdına yazın ve ayrıca bilgiyi içinizden veya dışınızdan tekrar edin.

Böylelikle hem görsel, hem işitsel, hem de dokunsal öğrenme sistemini hep birlikte kullanmış olursunuz. Bu da bilgiyi zihninize çok güçlü kaydetmenizi sağlar.

Öğrendiğiniz konularla ilgili soru çözün.

Herhangi bir konuyu öğrenip öğrenmediğinizin gerçek göstergesi, sorulardır. Siz anladığınızı hissetseniz veya hissetmeseniz de mutlaka soru çözmeniz gerekir. Çünkü bir konuyu bilmek yeterli değildir, bildiğini soruda kullanmak önemlidir.

Birçok öğrenci aslında konuyu bilir ama o bilgiyi soruda kullanmaz. Temel sorun, yeterli soru çözmemesinden, soru çözme tekniklerine hakim olmamasındandır.

Çıkmış soru çözmek başarınızı garantiler

Bir konunun tekrarını yapıp çalışma sorusu çözdükten sonra, mutlaka o konu ile ilgili çıkmış soru çözmelisiniz.

Bu sizin hem özgüveninizi artırır hem de ÖSS soru formatına alışırsınız, ÖSS sorusu çözmekte ustalaşırsınız.

Bu nedenle, mutlaka elinizin altında korularına göre açıklamalı çıkmış soru kitabınız bunalmalı.

Çıkmış soruları çözerken bilmediğiniz soruların cevaplarını açıklamalarından öğrenerek geçin.

Konu Konu Odaklanın

ÖSS, konu konu odaklanarak kazanılır. Bu nedenle ÖSS"de çıkan konuları ve çıkma sıklıklarını çıkarın.

Konulara, ÖSS"de sorulma sıklığına göre önem vererek çalışın.

Örneğin birkaç yılda bir çıkan bir konuyla her yıl çok sayıda çıkan konuya aynı önem ve süreyi vermemelisiniz.



Konuları listeleyin



Çıkan konuları listeleyin ve her bir konu için yaptığınız çalışmaları not edin. Aşağıdaki çizelgeyi konuları ve yaptığınız çalışmayı listelerken kullanabilirsiniz ve yaptığınız her çalışmayı listenizde rahatlıkla görür ve eksiklerinizi daha kolay tespit edersiniz.

Her bir dersi ve konularını ayrı ayrı yazın.

Daha sonra o konularla yaptığınız çalışmaya gösteren + işareti koyun.

Çalışma saatleri

Okula devam edenler:

Okuldan sonra 1.5 saat yemek ve dinlenme süresi

3-4 saat tekrar + soru çözümü



Örnek bir program: Okuldan eve saat 16. 00"da gelen bir öğrenci için;

16 00- 17 30 - yemek + dinlenme

17 30- 18 15 - ders 1. saat

18 15 ? 19 00- ara

19 00 - 19 45 - ders 2. saat

19 45 ? 20 30 - ara

20 30 ? 21 15 - ders 3. saat

21 15 ? 21 30 - ara

21 30 ? 22 15 ? ders 4. saat

23 00- yatış

Bu şartlarda birisi eğer okul sonrasında iki saat dershaneye gidiyorsa dershanedeki iki saat çalışma programı içersine dahil edilir ve dershaneden geldikten sonra 1-2 saatlik bir çalışma yapabilir.

Başlangıç için rahat ve uygulanabilir bu program size ağır geldiyse son 1 saati çıkarabilirsiniz. Ancak 3 saatin altı, Kayserili deyimiyle "maliyetini kurtarmaz!"

Mezunlar için:

Boş bir günde başlangıç için 6-8 saat çalışma öneririm.

Her 3-4 saatte en az 1 saat arayı mutlaka verin.

Eğer dershaneye gidiyorsanız; dershane sonrasında 1,5 saat; yemek + dinlenme

Daha sonra, 3-4 saat; tekrar + soru çözümü

Tabii özellikle her 45-50 dakikalık çalışmadan sonra 10-15 dakika arayı unutmuyoruz..

Bu programlarda dikkat ederseniz uyku ile ilgili hiçbir sorununuz bulunmamaktadır. Yeterince dinlenme zamanınız ve yeterince çalışma zamanınız bulunmaktadır.

Ayrıca size iyi bir haber: Haftanın bir akşamını dinlenme için ayırabilirsiniz. Tabii 1 saat günlük tekrarınızı yaptıktan sonra?

Görüldüğü gibi ister okula gidiyor olun ister mezun olun, aslında iyi bir üniversite ve iyi bir bölüm için okul ve dershane dahil 8-10 saatlik bir çalışma programı öneriyorum.

Bu program belki bazılarınız için ağır gelebilir ama şunu hiçbir zaman unutmayın;

İyi şeyler istemenin anlamı, iyi şeyler vermektir.

Hiçbir başarıya elleriniz cebinizde ıslık çalarak gidemezsiniz.

Başarı yolunda ter vardır, yorgunluk vardır, sıkıntı vardır.

Sonucunda da ?Her şeye değdi? dersiniz?

Bu programı uygulayanların 8.5 ay sonra nerede olabileceğini şimdiden görür gibiyim.. Çünkü çok gördüm?

Siz ne dersiniz?!!

(rehberliksitesi.com'dan alıntıdır.)

13 Ekim 2009 Salı

ANNE KİMDİR?

Salih’in yanına koşa koşa geldi Berkay.
“Biliyor musun?” dedi. “Müthiş bir şey öğrendim. Aynur Teyze var ya, Özgür’ün gerçek annesi değilmiş.”
Zehra:
“Yalancı...” diye bağırdı hemen. Berkay’ın söylediğinin doğru olup olmadığını bilmiyordu; ama “müthiş” haberleri hep Berkay’ın getirmesine çok öfkeleniyordu. Rıfkı Amcaların köpeği Pirinç’in kaybolduğu haberini de “müthiş bir haber” diye o getirmişti; Pirinç’in bulunduğu haberini de. Yeni müthiş haberin yine onun tarafından verilmesi son derece anlamsızdı. Niye bütün müthiş haberleri Berkay veriyordu?

“Ne diyorsun oğlum sen? Hiç öyle şey olur mu? Özgür’ün Aynur Teyze’ye ‘anne’ dediğini ben kaç kez kendi kulaklarımla duydum.” dedi Salih.
Mustafa fırsatı kaçırmadı:
“Başkasının kulaklarıyla duysaydın çok ‘müthiş’ olurdu zaten.” dedi. “Müthiş” sözcüğüne özellikle vurgu yaptığı Zehra’nın dikkatinden kaçmamıştı.
”Evet yani.” dedi. “Gazeteci gibisin. Bütün müthiş haberler sende.”
Berkay hiçbirine aldırmadı.
“Annemin arkadaşları bizim evde toplanmışlar. Onlar konuşurken duydum. ‘Öz annesi değil; ama ne kadar iyi bakıyor Özgür’e.’ diyordu biri; öteki de onaylıyordu. Hâlâ bizdeler. İsterseniz gidip soralım.”
“Öyle duymuşsan öyledir.” diye kestirip attı Salih. “Gidip sormaya gerek yok.”
“Özgür biliyor mudur bunu?” diye sordu Zehra.
“Bilmiyordur.” dedi Berkay. “Böyle şeyleri çocuklara söylemezler.”

Sonra dördü birden tartışmaya başladılar. Berkay ile Mustafa yeni öğrendikleri gerçeği Özgür’e hemen söylemekten yanaydı; Zehra ile Salih ise bunun büyüklerin karar vereceği bir konu olduğunda diretiyordu. Salih, ötekilerden iki yaş büyük olmanın üstünlüğünü kullanıyor; onları yönlendirmeye hakkı olduğunu düşünüyordu. Bu kararlılıkla,
“Bize düşmez.” dedi. “Bu önemli haberin Özgür’e ne zaman verileceği, babasının bileceği iş.” Sonra da öğrencilerine, zor bir dersi kavratmaya çalışan öğretmen sabrıyla tane tane anlattı. Büyüklerin karar vereceği, önemli bir konuydu bu. Çocuk oyuncağı değildi. Zehra, Salih’i içtenlikle destekledi. Salih gibi düşündüğünden değil, Berkay’ın ilgi odağı olma çabalarına sinirlendiğinden. Mustafa, yalnızca heyecanlı bir an yaşayacağı düşüncesiyle “Açıklayalım.” demişti; ama çok da ısrarcı değildi.

Karar, Salih’in istediği doğrultuda çıktı. Bu önemli konunun açıklanması büyüklere bırakılacaktı. Büyükler ne zaman uygun görürlerse o zaman açıklarlardı. Özgür, “anne” dediği kadının gerçek annesi olmadığını öğrenince çok kötü olabilirdi. Bunu da çocuklar göze almamalıydılar.

Salih herkesi, doğru davranışın bu olduğuna inandırdığını düşünerek gönül rahatlığıyla evinin yolunu tuttu. Zehra veda edip ayrıldı. Mustafa da “İyi akşamlar” dileyip ayrılıyordu ki Berkay kolundan yakaladı onu.
“Dur bakalım. Sen nereye gidiyorsun?”
“Eve...” dedi saflıkla Mustafa.
“Sen gitme. Bizim işimiz bitmedi daha.”
“Yoksa?” deyip sustu Mustafa.
“Tabii ya! Salih Efendi bize bir saat nutuk attı diye vazeçtiğimi mi sandın? Şimdi hemen Özgür’ü arayacağız. Cep telefonun yanında mı?”
“Yanımda.” deyip çıkardı, uzattı telefonunu Mustafa.
“Sen ara.” diye telefonu geri verdi Berkay.
“Ben mi? Niye? Ne diyeceğim ki ben?”
“Onu buraya çağır. Gerisini bana bırak.”

Mustafa pek gönüllü değildi telefon etmeye; ama çekiniyor, korkuyor gibi, Salih’in emrinden çıkmıyor gibi görünmek de istemiyordu. Neler konuştuğunu Berkay’ın duymasını istemediğinden, arkasını dönüp telefonuyla birlikte uzaklaştı.

O sırada Zehra eve gitmekten vazgeçmiş, geri dönüyordu. Berkayların apartmanının köşesinde, Mustafa’nın cep telefonuyla fısır fısır konuştuğunu, Berkay’ın az ötede beklediğini görünce, bu iki kafadarın bir iş çevirdiğini çabucak anladı. Hemen görünmedi onlara. Bir ağacı siper alıp neler olacağını beklemeye karar verdi. Zaten Zehra, Salih’in o kadar ikna edici konuşamasına karşın Berkay’ı düşüncesinden vazgeçirebildiği kanısında değildi. O yüzden geri dönmüştü. Neler olacağını görmek istiyordu.

Telefonunu kapatıp Berkay’ın yanına gelince, “Annesi yemek hazırlıyormuş. Gelmek istemedi Özgür.” dedi Mustafa.
“Gelmiyor mu yani?” diye sordu Berkay.
“Yok, geliyor.” dedi Mustafa. “Annesi izin verdi.”
“Annesi değil ki o!” deyip güldü Berkay.

Biraz sonra Özgür koşa koşa gelirken bir yandan da, “Ne oldu arkadaşlar? Bu saatte niye çağırdınız beni?” diye soruyordu.
“Berkay sana önemli bir haber verecek.” deyip aradan sıyrılmanın yolunu buldu Mustafa.
“Okul gezisi iptal mi oldu yoksa?”
“Hayır, geziyle ilgili değil. Konu başka.”
“Nedir?” dedi Özgür. Merak eder gibi bir hali yoktu. O sırada Zehra da çıktı ağacın arkasından ve yanlarına geldi. Özgür’ü oradan uzaklaştırma, Berkay’ın vermeyi planladığı kötü haberi öğrenmesine engel olma çabasındaydı. Kolundan tutup çekiştirirken, “Şu Türkçe ödevi var ya, ben ne olduğunu tam anlamadım.” diye Berkay’ın konuşmasını önlemeye çalışıyordu.

“Bir dakika!” diye arkalarından koştu Berkay. Vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. “Aynur Teyze var ya!” diye bağırdı, gerisini getirmedi, sustu.
“Annemi mi söylüyorsun?” dedi Özgür. Durdu ve geri döndü.
Bir an kekeledi Berkay. “Şey,” dedi. “Evet.” dedi. Sonra, kimsenin engel olmasına fırsat vermemek için bir çırpıda söyledi söyleyeceğini:
“Aynur Teyze senin öz annen değilmiş.”
“Öz anne...” deyip duraladı Özgür.
Zehra, hiçbir şeye engel olamamanın çaresizliği içinde, sessizce “Eyvah!” diye mırıldanıp elini ağzına bastırdı, öylece kaldı. Mustafa sendeledi, bir iki adım geri gitti, durdu. Berkay ise başladığı işi yarım bırakmamak için yineledi:
“Evet. Bugün bizim evde konuşulurken duydum. Aynur Teyze senin öz annen değilmiş.
“Öz anne nedir?” dedi Özgür.
Çocuklar birbirlerinin yüzüne baktılar. Yanıtlanması gereken gerçek bir soru muydu bu? Berkay tam açıklamaya girişecekti ki sorusunu başka bir soruyla genişletti Özgür: “Bizi doğuran kadın mıdır öz annemiz? Yoksa bakıp büyüten, bizimle gülüp bizimle ağlayan kadın mı? Senin ‘Aynur Teyze’ dediğin insan, beni doğurmamış olabilir; ama bu yaşa ve bu boya o getirdi. Kızamık çıkardığımda da, suçiçeği döktüğümde de sabaha kadar başımdan ayrılmadı. Her seferinde doktora, kucağında taşıdı beni. Okuldan iyi bir karne getirdiğimde benimle birlikte ve en az benim kadar sevindi. Babamın aklına bile gelmeyecek pek çok ihtiyacımı o anlar, görür, yerine getirir. Beni her gün yemekleriyle doyuran odur. Yemekleriyle karnımı doyurduğu gibi, sevgisiyle de içimi ısıtır.”

Durdu, bir soluklandı. “Daha sayayım mı?” dedi.

Herkesin sesinin soluğunun kesildiğini görünce, başka bir şey söyleme gereksinmesi duymadı. “İyi akşamlar!” deyip uzaklaştı. Sesinde sitem ve kırgınlık vardı.

Özgür tümden gözden kayboluncaya kadar bekledi Berkay, sonra duyulur duyulmaz bir sesle mırıldandı: “Biliyormuş.”

Başka bir şey demedi.

İNSANLARI DA KÜÇÜLTEBİLİR MİSİN ANNE?

“Anne” dedi Burkay. “İnsanları da küçültebilir misin?”

Annesiyle babası. ‘Yine ne diyor bu çocuk?’ diye soran gözlerle bakıştılar. Babası Numan Bey:

“Neden Burkay’cığım?” dedi. “Neden küçülmesini istiyorsun insanların?”

Burkay’ın acelesi vardı. Kulağı televizyonun sesinde,

“Çünkü...” diye başladı. Söze nereden gireceğini bilemeyince durakladı, biraz düşündü. “Çünkü...” dedi yeniden. “Dün akşam bir rüya gördüm. Çok güzeldi. Herkes benim boyumdaydı. Büyükannelerim, dedelerim ve siz. İkiniz de. Anaokulundaki öğretmenim bile benim boyumdaydı. Hiç kimseye başımı böyle yukarı kaldırıp bakmıyordum.”

Başını kaldırıp nasıl baktığını gösterirken durdu; televizyondan gelen sesi dinledi.

“Bir dakika...” dedi. “Beklediğim çizgi film başlamış. Ben size sonra anlatırım.” Koşarak, televizyonun bulunduğu öteki odaya geçti.
“İnsanları küçültmek mi?” dedi Numan Bey. “Bu da nereden aklına geldi?”

“Aslında ben nereden aklına geldiğini biliyorum.” dedi Şule Hanım. Kocasının soran gözlerle baktığını görünce açıklamaya çalıştı.
“Hani senin gri üzerine pembe çizgili bir kazağın vardı.”

“Doğum günümde annemin hediye ettiği kazak mı? Ondan mı söz ediyorsun?”

“Evet, o.” dedi karısı. “Neyse...” diye geçiştirmeye çalıştı; ama Numan Bey durdurdu onu.

“Yoksa kazağa bir şey mi oldu?”

Şule Hanım’ın sustuğunu görünce ekledi:

“O kazağı çok sevdiğimi biliyorsun. Pahalı bir kazaktı, saf yündü, çok seviyordum ve en önemlisi annemin hediyesiydi. Üstelik iki ya da üç kez giydim şimdiye kadar. Neden biliyor musun? Giymeye kıyamadığım için.”

Karısının konuşmayıp önüne baktığını görünce,

“Eyvah!” dedi. “Bir şey oldu, değil mi?”

“Evet, ne yazık ki!” dedi karısı. “Kötü bir şey oldu. Huriye Hanım onu pamuklu çamaşırlarla birlikte sıcak suda yıkamış.”

Bir süre sustu Numan Bey. Artık öyle bir kazağı olmadığı gerçeğine kendisini alıştırmaya çalıştı.

“O kadar küçülmüş ki bundan sonra o kazağı ancak Burkay giyebilir.”

Güzelim kazağın mahvolmasının sorumluluğu altında eziliyordu. Numan Bey bir süre daha düşündü, sonra yerinden doğrulurken,
“Şimdi anlaşıldı.” dedi.

Şula Hanım, anlamazlıkla baktı.

“Burkay’ın senden istediği şeyin sırrını çözdüm galiba.”

“Nedir?” dedi Şule Hanım. Hâlâ suçluluk duyuyordu.

“Madem kazağı küçülttün insanları da küçültebilirsin diye düşünüyor.”

“Anlamadım.” dedi kadın.

“Çok basit.” dedi Numan Bey. “Kazağı küçültmeyi başardığına göre, insanları da küçültebilirsin diye düşünüyor.”

“Yine neler geçiyor aklından acaba? Niye istiyor ki insanların küçülmesini?”

“İnsanların küçülmesini niye istediği kolay anlaşılabilir de sen asıl bunu nasıl yapacağını düşün.”

“Eyvah!” dedi Şule Hanım. “İş başa düşüyor desene.” Az önceki sıkıntılı havadan çıkmaya çalışıyordu. “Herkesi teker teker çamaşır makinesine sokmam ve çok sıcak suda yıkamam gerekecek.”

İnsanların çamaşır makinelerine kendi boylarında girip küçülmüş olarak çıkmaları çok komik geldi ikisine de. Birlikte güldüler.
“Bunu neden istediğini anladığını söylemiştin.” diye anımsattı Şule Hanım. “Niye istiyor sence?”

“Az önce söyledi ya...” dedi Numan Bey. “Kimseye başını kaldırıp bakmak istemiyormuş. Anlayacağın insanlarla eşit ilişkiler içinde olmak istiyor bizim bücür.”

Annesi de hak verdi Burkay’ın bu isteğine:

“Büyüklerin eğilerek saçını okşadıkları bir ufaklık olmaktan bıkmış demek.”

İzlediği çizgi film bitip de Burkay’ın yanlarına gelmesine kadar gözlerinde canlandırıp eğlendiler oğullarının hayaliyle. Büyükannesiyle el ele tutuşmuş kırlarda koşarken düşündüler Burkay’ı, gülümsediler. Dedesini kucağına almış gezdirirken düşündüler, kahkahayı bastılar. Derken Burkay geldi. O daha bir şey sormadan babası atıldı:

“Ne zaman başlıyoruz insanları küçültme işine?”

“Aaa! Evet.” dedi Burkay. Annesine döndü. Büyük bir ciddiyetle sordu:

“Yapabilir misin anne? Tıpkı kazağı küçülttüğün gibi, insanları da küçültebilir misin?”

Karısı bir şey söylemeden Numan Bey:

“Önce sen söyle bakalım; niye istiyorsun bunu?” diye sordu.

“Dedesiyle birlikte uçurtma uçurmak istiyor anlaşılan.” dedi Şule Hanım. “Ya da büyükannesiyle el ele tutuşup markete gitmek.”
Burkay onların sözlerinin ve gülüşmelerinin bitmesini sabırla bekledi. Sonra küçümser bakışlarla süzdü ikisini de.

“Çocuk gibisiniz.” dedi. “Ne kadar basit şeyler düşünüyorsunuz!”

Annesinin ve babasının gülmemek için dudaklarını ısırdıklarını fark etmedi. Babasına döndü.

“Babacığım,” dedi. “Hani geçen gün, Fethi Amcalar geldiğinde, yeryüzündeki doğal kaynakların insanlara yetmemeye başladığından söz etmiştiniz, anımsadınız mı? Hatta Afrika’da pek çok insanın açlıktan ölmek üzere olduğunu da söylediniz.”
“Evet,” dedi Numan Bey. Şule Hanım da, o da birden ciddileşmişlerdi.

“İşte,” dedi Burkay. “Dün akşam o rüyayı gördükten sonra düşündüm ki bütün insanlar benim boyumda olsa kimse aç kalmaz. Herkes daha az yemekle doyar, daha az kumaşla giyinir. Dünyada var olan besin maddeleri herkese yeter. Kimse de açlıktan ölmez.”

Annesinin de babasının da gözleri doldu. Onlar Burkay’ın onlarla rahat rahat oyun oynamak için insanları küçültmek istediğini sanırken oğulları neler düşünürmüş meğer.

İkisi birden Burkay’ın yanına, yere diz çöktüler. Şimdi Burkay’la aynı boyda olmuşlardı.

“Bak, seninle aynı boydayız.” dedi annesi. Babası da karşısına geçti, büyük bir insana anlatır gibi anlattı:

“Dünyadaki açlığa ve yoksulluğa çare bulmaya çalışman çok güzel. Ama bunun için insanların küçülmesi gerekmez. Var olan kaynaklar bilinçli kullanılsa, insanlar arasında eşit bir paylaşım olsa kimse açlıktan ölmez. Dünyanın zenginliği herkese yeter.”
Sonra Burkay’ı kucaklarına alarak ayağa kalktılar.

“Demin aynı boydaydık. Şimdi de aynı boydayız. Sence hangisi daha iyi?” dedi babası. Burkay çevresine bakındı. Masanın ayaklarıyla aynı boyda olmaktansa her şeye böyle yüksekten bakmak çok daha güzeldi.

“Bu iyi.” dedi.

“Öyleyse yukarıda eşit olmak, aşağıda eşit olmaktan daha güzel.” deyip oğlunun onaylamasını bekledi Numan Bey. Sonra da ekledi:“

Demek ki insanları küçültmemiz değil, seni büyütmemiz gerek.”

Üçü de birbirine sarılmaya çalışınca kolları dolandı. Herkes ötekinin neresi denk gelirse oraya öpücükler kondurmaya başladı.
FEYZA HEPÇİLİNGİRLER.

Hücre nedir ?

Canlıların temel yapı birimi hücredir. Bütün canlılar bir ya da daha fazla hücreden meydana gelmiştir. Kalıtım birimi hücrede bulunur. Modern Hücre Teorisi'ne göre yeni hücreler varolan hücrelerin çoğalması ile oluşur.

Bu teoriyi şöyle açıklarız: Canlılarda gördüğümüz her türlü yapısal ve işlevsel faaliyeti hücrede görebiliriz. Yani bir hücre büyüme, boşaltım, üreme, hareket gibi, canlılığa özel işlevleri tek başına yerine getirebilir. 

Bütün canlılar hücrelerin biraraya gelmesiyle oluşmuştur. Tek bir hücreden meydana gelen terliksi hayvan ,amip ve milyarlarca hücreden meydana gelen insan. Canlılığın en büyük özelliklerinden birisi hücresel yapıya sahip olmalarıdır. 

Her türlü özelliğimizin oluşmasını sağlayan kromozomlar hücrede bulunur. Kromozomlar, prokaryot (ilkel çekirdekli) canlılarda stoplazma içerisine dağılmış olarak bulunurken, ökaryot (gerçek çekirdekli) canlılarda çift kat zarla çevrili çekirdek organelinin içerisindedir. Kromozomlar sayesinde ana-babadaki özellikler, genç hücrelere ve tabii ki yavrularına geçer. 

Anorganik ve organik evrim süreci dışında hiçbir hücre, durduk yerde ortaya çıkmaz. Ancak varolan hücrelerin mitoz veya mayoz bölünme geçirmesiyle oluşur. Mitoz bölünme, bir hücreden aynı özellikleri taşıyan iki yavru hücrenin meydana gelmesidir. Büyüme ve gelişme sırasında vücut hücrelerimiz bolca mitoz bölünme geçirerek çoğalırlar.

Mayoz bölünme ise, bir hücreden dört yavru hücrenin meydana gelmesidir. Üreme hücrelerinde görülen bir bölünme şeklidir. Canlıların çeşitlenmesine ve farklı özellikler kazanmasına olanak sağlar.

Hücrenin Bölümleri

Hücre Zarı

Singer-Nicholson adlı iki bilim adamı tarafından ortaya atılan "Akıcı-Mozaik Zar Modeli" ile açıklanır. Bu modele göre hücre zarı, tek katlı lipid tabakasından meydana gelmiş, karbonhidrat ve protein molekülleri lipid tabakasına gömülü durumdadır. Lipid tabakası sürekli hareket halindedir.

Stoplazma 

Hücre zarı ile çekirdek arasını dolduran canlı sıvıdır. Büyük bir kısmı sudur. Içerisinde organel denilen çeşitli görevleri üstlenmiş ve özelleşmiş yapılar bulunmaktadır. 

Endoplazmik Retikulum

Çekirdek zarı ile stoplazma ya da hücre zarı arasında uzanan iletimle görevli kanal ve borucuklar sistemidir. 

Golgi Aygıtı

Hücrenin bazalında bulunan iç içe geçmiş tabak görünümünde zar sistemidir. Yağ sentezi ve lizozomların paketlenmesinde görevlidir. 

Lizozom Tek katlı zarla çevrili, içerisinde sindirim enzimleri bulunduran organeldir. 

Mitokondri 

Hücrenin enerji santralidir. Oksijenli solunumun gerçekleştiği yerdir. 

Kloroplast 
Sadece bitki hücrelerinde bulunan bu organel, fotosentezin yani besin üretiminin gerçekleştiği yerdir. 

Sentrozom 

Bu organel sadece hayvan hücrelerinde bulunur ve bölünme esnasında kromozomların kutuplara taşınması görevini üstlenmiştir. 

Çekirdek 

Hücrenin en önemli organeli ve yöneticisi konumundadır. Dış tarafı çift kat zarla çevrili, içerisi ise karyoplazma denilen sıvı madde ile doludur. Ayrıca kromozomlar ve çekirdekçik de burada bulunur.

Hücrenin Yapısı ve Görevleri

A- CANLILIK HÜCREYLE BAŞLAR :


1- Canlıların Ortak Özellikleri :
Çevremizdeki varlıklar canlı ve cansız varlıklar olarak iki grupta toplanırlar.
Cansız varlıklar katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerden oluşur.
Canlı varlıklar insanlar, hayvanlar ve bitkilerden oluşur. Canlı varlıkların tamamında görülen özelliklere canlıların ortak özellikleri denir. Bütün canlılarda görülmeyen özellikler ise ortak değildir. (Fotosentez yapma, yer değiştirme, iskelete sahip olma…).

Canlıların Ortak Özellikleri Şunlardır ;
1- Hücrelerden oluşma.
2- Beslenme.
3- Büyüme ve gelişme. 
4- Hareket etme.
5- Solunum yapma.
6- Boşaltım yapma.
7- Çoğalma yani üreme.
8- İrkilme yani tepki verme. 


2- Hücrenin Yapısı ve Görevleri :
Bir canlıyı oluşturan en küçük yapı birimine hücre denir. (Bir canlının canlılık özelliği gösteren en küçük yapı birimine hücre denir).
Doğada yaşayan canlıların tamamı hücrelerden oluşmuştur. Canlılardan bazıları tek bir hücreden, bazıları da çok sayıda hücreden oluşmuştur. Her canlıyı oluşturan hücrelerin sayısı ve büyüklüğü aynı değildir. Canlıyı oluşturan hücrelerin görevlerine göre şekli ve büyüklüğü farklı olabilir. (Bilinen en küçük hücre, bakteridir. En büyük hücre deve kuşu yumurtasının sarısı, en uzun hücre de yaklaşık 1 m uzunluğunda olan sinir hücreleri örnek olarak verilebilir).
Hücre gözle görülemeyip mikroskopla incelenir. Mikroskopla canlıları ilk inceleyen bilim adamı Lövenhuk’ tur. (16.yy da terzilik yaparken büyüteçte kumaşları incelerken mikroskobu bulmuştur). Lövenhuk incelediği göl suyunda tek hücreli canlıları görmüştür. 
Hücre ilk defa 1665 yılında İngiliz bilim adamı Robert Hook tarafından bulunmuştur. Robert Hook şişe mantarını incelerken gördüğü boş odacıklara (bal peteği şeklinde) hücre adını vermiştir.

a) Hücre Sayısına Göre Canlı Çeşitleri :
Doğada yaşayan canlıların tamamı hücrelerden oluşmuştur. Canlılardan bazıları tek bir hücreden, bazıları da çok sayıda hücreden oluşmuştur. Bu nedenle canlılar hücre sayısına göre tek hücreli canlılar ve çok hücreli canlılar olarak iki grupta toplanırlar.

1- Tek Hücreli Canlılar :
Tek bir hücreden oluşan canlılara tek hücreli canlılar denir. Bakteriler, amip, mantarlar, öglena, terliksi hayvan (paramesyum) ve mavi – yeşil algler tek hücreli canlılardır.

2- Çok Hücreli Canlılar :
Çok sayıda hücreden oluşan canlılara çok hücreli canlılar denir. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler çok hücreli canlılardır. Çok hücreli canlılarda dokular bulunur).

b) Hücre Çeşitleri :
Hücreler gelişmişlik düzeyine göre prokaryot (ilkel) hücreler ve ökaryot (gelişmiş) hücreler olmak üzere ikiye ayrılır.

1- Prokaryot (İlkel) Hücreler :
En basit yapılı hücrelerdir. Prokaryot hücrelerde çekirdek zarla çevrilmemiştir ve kalıtsal madde (DNA) sitoplazma içinde dağınık haldedir. Prokaryot hücrelerde hücre zarı, sitoplâzma ve zarsız organel olan ribozom bulunur. Ribozom dışında organelleri bulunmaz. Bakterilerin ve mavi – yeşil alglerin (su yosunlarının) hücreleri prokaryot hücredir. 

2- Ökaryot (Gelişmiş) Hücreler :
Çekirdeği ve organelleri zarla çevrilmiş olan hücrelere ökaryot (gelişmiş) hücreler denir. Ökaryot hücreler hücre zarı, sitoplâzma ve çekirdek olmak üzere üç kısımdan oluşurlar.
Bazı tek hücreli canlıların, mantarların, bitkilerin, insanların ve hayvanların (çok hücreli canlılar) hücreleri ökaryot hücredir.

c) Hücrenin Görevleri :
Canlıların yaşamlarını sürdürebilmek için yaptığı beslenme, solunum, dolaşım, boşaltım, sindirim, üreme, büyüme, gelişme, gibi faaliyetlere yaşamsal faaliyetler denir. Canlılarda gerçekleşen yaşamsal faaliyetlerin tamamı hücre tarafından yapılır. Yani hücrenin görevi, yaşamsal faaliyetleri gerçekleştirmektir.


d) Hücrenin Yapısı :
Hücre dıştan içe doğru hücre zarı, sitoplâzma ve çekirdek olmak üzere üç kısımdan oluşur.



NOT:RESİMLERE TIKLAYIP BÜYÜLTEBİLİRSİNİZ ÇOCUKLAR.

11 Ekim 2009 Pazar

Ses Bilgisi



Ses Bilgisi


ÜNLÜ DARALMASI

Sözcüklerin sonlarında bulunan geniş ünlüler (a, e) özellikle “-yor” ekinin darlaştırıcı özelliğinden dolayı daralarak, ı, i, u, ü dar ünlülerine dönüşür. Buna ünlü daralması denir.

bekl-e-yor > bekl-i-yor
kalm-a-yor > kalm-ı-yor
özl-e-yor > özl-ü-yor
soll-a-yor > soll-u-yor

örneklerinde bu daralma görülmektedir. “-yor” ekin den başka bir ekin ya da sesin darlaştırma özelliği yoktur. Ancak tek heceli olan “de- , ye-” fiilleri, kendinden sonra gelen “y” sesinden dolayı darlaşabilir.

de - yor > di - yor
de - yerek > di - yerek
de - yen > di - yen

Ancak bazen darlaşma olmayabilir.

de - y - ince > de - y - ince

KAYNAŞTIRMA HARFLERİ (KORUYUCU ÜNSÜZLER)

Türkçe kurallara göre bir sözcükte iki ünlü yan yana gelmez. Araya kaynaştırma harfi girer. Türkçe’de dört tane kaynaştırma harfi vardır: ş, s, n, y. Bunların her birinin özel kullanım yerleri vardır.

ş kaynaştırma harfi:

* Üleştirme sayı sıfatlarında kullanılır.
Örnek: İki-ş-er, altı-ş-ar, yedi-ş-er

s kaynaştırma harfi:

* Üçüncü tekil şahıs iyelik ekinden önce kullanılır. Daha çok isim tamlamalarında tamlanan görevindeki sözcükte görülür.
Örnek: Çocuğun oda-s-ı, Balığın koku-s-u

Not: Ancak “su” ve “ne” kelimeleri bu kurala uymaz.
Örnek: Yemeğin su-y-u yok. , Çocuğun ne-y-i kaybolmuş. örneklerinde olduğu gibi…

n kaynaştırma harfi:

* Zamirlerden sonra ek geldiğinde kullanılır.
Örnek: O-n-a haber verin. , Bu-n-u biliyoruz.

* İyelik eklerinden sonra hal eki gelirse kullanılır.
Örnek: Çocuğun kitabı-n-ı almışlar. , Fakirin evi-n-i yıkmışlar.

* İlgi eklerinden önce kullanılır.
Örnek: Soba-n-ın kapağı düşmüş. , Sene-n-in sonu geldi. , Kasaba-n-ın sıcağı çok bunaltıcı.

y kaynaştırma harfi: Yukarıdaki kuralların dışında olan her yerde “y” kaynaştırma harfi kullanılır.
Örnek: Oda-y-a girdim. , Üşü-y-erek uyandım. , Ağla-y-anı tanıyorum.

Not: Kaynaştırma harfleri aslında iki ünlü arasında kullanılır. Ancak bazen iki ünlü arasına gelmediği halde de kullanıldığı olur. Özellikle “ile, idi, imiş, ise” gibi sözcükler ünlüyle biten bir sözcüğe eklendiğinde baştaki “i” ünlüsü düşer ve yerine “y” kaynaştırma harfi gelir.
Örnek: silgi > silgiyle, soba > sobayla, hasta > hastaydı, kısa > kısaymış, bitti > bittiyse

Örneklerinde görüldüğü gibi “y” kaynaştırma harfi iki ünlü arasında değildir. Bu durum “n” kaynaştırma harfinde de görülebilir. Zamirlerden sonra hal eki geldiğinde gerekmese de bu harf bulunur.

Örneğin; “Ondan bunu hiç beklemezdim.” cümlesinde altı çizili sözcükte “n” kaynaştırma harfi iki ünlü arasında değildir.


ULAMA

Sessizle biten sözcükten sonra sesliyle başlayan bir sözcük gelirse, iki sözcük birbirine bağlanarak okunur. Buna ulama denir.
Örnek: Bakkaldan ekmek aldım. cümlesinde iki yerde ulama yapılmıştır. Sözcükler arasında herhangi bir noktalama işareti varsa ulama yapılmaz.


SES DÜŞMESİ

Sözcüğün aslında bulunduğu halde, ek geldiğinde bazı sesler düşebilir. Bu düşme hem ünlülerde hem ünsüzlerde görülür.


Ünlü Düşmesi

Sözcüğün aslında bulunan bir ünlünün düşmesidir.
Örnek: “Yapraklar daha şimdiden sarardı.” cümlesinde sözcüğün aslı “sarı”dır; “-ar-” eki geldiğinde sözcüğün sonundaki “ı” düşmüştür.

Ünlü düşmesinin en yaygın kullanımı ise “Hece düşmesi” adıyla anılan kuraldır. Buna göre, sözcüğün son hecesinde bulunan dar ünlüler, ünlüyle başlayan bir ek sözcüğe eklendiğinde düşer. Bu özellik bazı organ isimlerinde, Arapçadan dilimize geçen bazı sözcüklerde, bazı Türkçe fiillerde görülür.

sabır - ı > sabrı
akıl - ı > aklı
burun - u > burnu
gönül - üm > gönlüm

Örneğin; “Kahvaltıya hazırlanın.” cümlesinde altı çizili söz “kahve altı” sözlerinin birleşmesinden oluşmuş, bu sırada “kahve” sözündeki “e” düşmüştür.


Ünsüz Düşmesi

Sözcüğün aslında bulunan ünsüzün, ek geldiğinde düşmesidir.

küçük - cük > küçücük
büyük - cek > büyücek örneklerinde sözcüklerin sonlarında bulunan “k” ünsüzlerinin düştüğü görülüyor.
SES TÜREMESİ

Sözcüğün aslında olmadığı halde, ek geldiğinde ortaya çıkan seslerdir.

genç - cik > gencecik
bir - cik > biricik
az - cık > azıcık

örneklerinde ünlü türemesi görülmektedir. Buna benzer bazı sözcükler de vardır. Bunlar “öpücük, gülücük” gibi fiilden türeyen sözcüklerdir. Ancak “-cik”” eki isim soylu sözcüklerden yeni sözcükler türetebilir. Fiilden türeyen bu sözcüklerin “öpüşcük, gülüş - cük” gibi sözcüklerden “ş” sesinin düşmesiyle oluştuğunu söylemek daha mantıklı olacaktır. Dolayısıyla bir ünlü türemesinin olduğunu söylemek bu sözcükler için pek doğru olmaz.

Not: Bazen sözcüklerde ünsüz de türeyebilir. Arapçadan dilimize geçen his, af, zan gibi sözcükler ek ya da yardımcı fiil aldıklarında, sonlarındaki sessizler çiftleşir.


his - etmek > hissetmek
af - etmek > affetmek
zan - etmek > zannetmek

örneklerinde bu görülüyor. Burada aslında bir ses türemesinden çok sözcüğün Arapçadaki aslında bulunan şeklinin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ancak sözcükler Türkçe kurallara göre incelendiğinden, bu, türeme olarak alınagelmiştir.


Büyük ve Küçük Ünlü Uyumları

Her dilde olduğu gibi, dilimizde de sesler ünlü ve ünsüz olmak üzere iki grupta incelenir. Bir sözcükte ünlüler arasında olduğu gibi ünsüzler arasında da bazı özellikler, hatta ünlülerle ünsüzler arasında bazı özellikler vardır. Bunları belli başlıklar altında inceleyelim.


BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU

Türkçe’de sekiz ünlü vardır. Bunlardan a, ı, o, u kalın, e, i, ö, ü incedir. Bir sözcükte kalın ünlülerden sonra kalın, ince ünlülerden sonra ince ünlülerin gelmesi kuralına büyük ünlü uyumu denir.

Örneğin; “öğretmen” sözcüğü, bütün ünlüleri ince olduğu için kurala uyar, “asker” sözcüğü “a” kalın “e” ince ünlü olduğundan kurala uymaz. Üniversite sınavlarında bununla ilgili bir soru bugüne dek sorulmamıştır.


KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU

Bir sözcükte düz ünlüden sonra düz, yuvarlak ünlüden sonra düz - geniş veya dar - yuvarlak ünlülerin gelmesi kuralıdır. Özetle bu kurala göre;

a, ı, e, i ünlüleri birbirinden sonra gelebilir.

o, ö, u, ü ünlülerinden sonra ise u, ü, a, e gelebilir.

Bundan da soru çıkmadığından üzerinde fazla durmuyoruz.


ÜNSÜZ BENZEŞMESİ

Dilimizde ünsüzler sert ve yumuşak olmak üzere iki gruba ayrılır. Sert ünlüler “ç, f, t, h, s, k, p, ş” ünsüzleridir. Bunun dışında kalanlar ise yumuşak ünsüzlerdir.

Bir sözcük sert bir ünsüzle bitiyor ve o sözcüğe ünsüzle başlayan bir ek geliyorsa, ekin başındaki ünsüz sertleşir. Buna ünsüz benzeşmesi denir. Elbette bu benzeşme sert ve yumuşak şekli olan seslerde söz konusudur. Bu özelliği dört seste görüyoruz;

p - b, ç - c , t - d, ğ - g

Şimdi bu kuralı örneklendirelim:

“Kitap” sözcüğünün sonundaki “p” sesi serttir. Bu sözcüğe biz “-de” hal ekini getirirsek “kitapda” sözü oluşur. Bu durumda ekin başındaki “d” sesi yumuşak olduğundan sözcükte ünsüz benzeşmesine aykırı bir durum görülür. Kurala uyulması için, “d” sesi sertleşmelidir. Bunun serti ise, yukarıda göstermiştik, “t” dir. Dolayısıyla sözcük, “kitapta” olacaktır.


okul-dan > okuldan
av-cı > avcı
ağaç-dan > ağaçtan
ocak-cı > ocakçı

Yukarıdaki sözcüklerde eklerin sözcüğe nasıl uyduğu görülüyor. Birinci gruptaki sözcüklerde ek, yumuşak ünsüzle biten sözcüklere geldiğinde değişmemiş, ancak ikinci gruptaki sert ünsüzlere geldiği zaman sertleşmiştir. Bu durum sadece çekim eklerinde değil yapım eklerinde de geçerlidir. Ekler sayılara geldiğinde de aynı durum geçerlidir. Sayının sesleri nasılsa ek de öyle olmalıdır.

Örnek: 11′de, 8′den, 5′te, 3′ten


Özel isimlerde de aynı kural geçerlidir.

Örnek: Samsun’dan, Emin’de, Sinop’tan, Yunus’ta


ÜNSÜZ YUMUŞAMASI

İki ünlü arasında kalan sert ünsüzler yumuşar. Buna “ünsüz değişimi” denir. Elbette bu özellik, ancak yukarıda da söylediğimiz sert ve yumuşak şekli bulunan seslerde geçerlidir. Bunlar p, ç, t, k sert sessizleridir. Örneğin; “ağaç” sözcüğüne -i hal ekini getirsek, sözcüğün sonundaki “ç” sert sessizi yumuşayarak “c” olur; yani “ağacı” şeklinde yazılır.

Örnek: dolap - a > dolaba, çekiç - e > çekice, kanat - ı > kanadı, yemek - e > yemeğe

Yukarıdaki örneklerde sert sessizlerin yumuşadığı görülüyor. Ancak bu kural her sözcükte geçerli değil.

Örneğin; “Davranışları, doğruluğunun kanıtıdır.” cümlesinde altı çizili sözdeki “t” sert ünsüzü iki ünlü arasında kaldığı halde yumuşamamıştır.

Hangi sözcükte bu yumuşamanın olacağı hangisinde olmayacağı, belli bir kurala bağlanamaz. Hatta tek heceli sözcüklerin çoğunda olmazken, bazılarında olabilir. Bunu sözcüğün günlük kullanımlarını dikkate alarak anlayabilirsiniz.

Örnek: tek - i > teki, çok - u > çoğu görüldüğü gibi birincide değişim olmadığı halde ikincide olmuştur.


Dilimize Arapçadan geçen ve son hecesindeki ünlünün uzun okunduğu kelimelerde ünsüz değişimi yapılmaz.
Örnek: “Sınavda hukuku seçecekmiş.” cümlesindeki altı çizili söz buna örnektir.

Bazı sözcüklerde ise ses iki ünlü arasında kalmamasına rağmen yumuşar.
Örnek: kalp - i > kalbi, art - ı > ardı, renk - i > rengi, harç - ı > harcı

Görüldüğü gibi iki ünlü arasında kalmadığı halde “p, ç, t, k” sert ünsüzleri yumuşamıştır. Bazı sözcüklerde ise bu seslerin yumuşamadığı görülür.

Örneğin; “Sonunda işler sarpa sardı.” cümlesinde altı çizili sözcükte yumuşama olmamıştır.

Örneğin; “Zonguldak’a yerleştiklerini duydum.” cümlesinde altı çizili sözdeki “k” sert sessizi yumuşamamış ancak biz onu okurken “Zonguldağa” diye okumalıyız.

8 Ekim 2009 Perşembe

6. Sınıf İngilizce 3. Ünite Testi

1. ________ are those boys in the garden? 
  A) Whose
B) Who
C) What
D) Where


2. I am not lazy. I am ________. 
  A) hard-working
B) lazy
C) dangerous
D) careless

3. She has got a ________ house 
  A) short
B) camera
C) tall
D) small

4. Okan ________ got an ________ calculator. 
  A) has/ expensive
B) has/ fair
C) have/ cheap
D) have/ old

5. ________ car is in the street? 
  A) Who
B) Where
C) Whose
D) What

6. This computer game isn’t good. It’s ________. 
  A) clean
B) dirty
C) handsome
D) bad

6. Sınıf İngilizce 2. Ünite Testi

1. Are these bees and birds? 
  A) Yes, they are bees.
B) They are birds.
C) No, they are birds.
D) They are bees and birds.


2. ________ is her name? 
  A) What
B) Where
C) When
D) Who

3. The teacher is ________ the door. 
  A) on
B) it
C) are
D) at

4. The school isn’t open ________ the weekend. 
  A) on
B) at
C) in
D) near

5. What class are you in? 
  A) I am at class 7 F.
B) I are at class 6 F.
C) I am in class 6 F.
D) You are in class 7 F.

6. What is the second day of the week? 
  A) Saturday
B) Sunday
C) Tuesday
D) Monday

6. Sınıf İngilizce 1. Ünite Testi

1)What is ...........name? My name is Burcu

a)her      b)his        c)your           d)my

2) (14:00)..........................!

a)Good evening                 b)Good night

c)Good afternoon            d)Good night

3)How old are you? (13)

A) I’m three years old.

B) I’m thirteen years old.

C) I’m twelve years old.

D) I’m thirty years old.

4)A: ________, Hakan, How are you? 
B: ________ thanks. And you?

A) Hello/Fine
B) Hello/Hi
C) Hello/very
D) Hello/very much

5) A: ________ ? 
B: Yes, I am Turkish 
  A) You are Turkish
B) Are you from Turkey
C) Where are you from
D) Are you Turkish

6)A:Are you tall? 
B: ________ , 
  A) Yes, I am not
B) No, I am short
C) No, you aren’t tall
D) Yes, you are


6.Sınıf Güvender SBS Sosyal Bilgiler Soruları



















6.Sınıf Güvender SBS Matematik Soruları
















6.Sınıf Güvender SBS İngilizce Soruları